Günlerden 7 mayıs, midemle gelenek haline getirdiğimiz "Gurrululu!!", "Ne yiyelim?", "Gurrrrr?", "Tamam" şeklindeki sohbetten sonra Sercan'ın odasına iniyorum. Sercan'ın yemek yemek gibi bir emeli olmadığı için midemle bir sonraki hamlemizi kararlaştırmak için oturuyorum. Sercan'ın "Anathema konseri vardı lan bugün." sözleriyle benim için ilköğretim türkçe kitaplarındaki 'Okuduğumuzu anladık mı?' sorularının bir parçası olmaktan öteye gitmeyen 'ana tema' söz öbeğine müzikal bir mana katmaya çalışıyorum, bu sırada Sercan'dan gelen "Gidelim mi?" şeklindeki önerme sosyal yoksunluk çeken bünyemde (social bunnyyi falan görüyorum, o kadar!) bomba ektisi yaratıyor, gözlerim kararıyor.
Gözlerimi açtığımda, İstinye Park'ın dışında elinde 'TBTM'(mideyi unutmamış), cebinde konser biletleri, mekanın Atatürk Oto Sanayide olduğunu öğrenmiş ve tabanvayla o yöne doğru seyir haline geçmiş bir bedende buluyorum kendimi.
Atatürk Oto Sanayine geldiğimizde adres sormak için bir güvenlikçi abiye yaklaşıyoruz. Güvenlikçi abinin kibarca mekanı bilmediğini ancak taksicilerin bileceğini söylemesi üzerine taksi durağına yöneliyoruz. Bu sırada Sercan'ın az önceki kısa sohbetin saatlerce nöbet tutan birisi için ne kadar mutluluk verici bir şey olduğunu söylemesi üzerine bir aydınlanma yaşayarak; yıllarca, askeri lojmanlarda nöbet tutan asker abilere karşı takındığım umursamaz tavır ve 'İyi nöbetler asker ağbiyyyy.' gibi mutluluk saçan bir tümceyi onlara çok gördüğüm için kendime sinirleniyorum.
Temsili: Asker ağbiyy [Gizemli]
Sinirlerim yatıştığında mekana yaklaşmaktayız, karşımıza çıkan bir abi "Konsere di mi? Aşağıdan" diyerek bizi tekrar yönlendirdikten sonra "Buralarda bir şeyler yiyebileceğim bir yer var mı?" şeklinde daha sonra kendisinin gözlerinin kaç derece bozuk olduğunu sorgulamamıza neden olacak bir soru yöneltiyor. Abinin sorusuna anlamsız jest ve mimiklerle cevap verdikten sonra henüz açılmamış olan mekanın önündeki sıraya birer bira alıp bizler de katılıyoruz. Çok muhteşem insanlar olduğumuz için etraftaki pis, özenti ergenleri yerici bakışlarla süzerken gözümüze ilişen bir köfteci yüzlerimize hafif birer gülümseme konduruyor, 'ilahi aç abi' diye düşündükten sonra etrafı gözetlemeye devam ediyoruz.
Mekana girdiğimizde ANA101E dersini geçmiş, 'danny, vincent, cavanagh, kardeş bunlar, lisedeyken one last goodbye dinlemiştim ben' gibi bilgilerle donanmış durumdayım. İlk olarak sahneye elinde akustik gitarla bir adam çıkıyor, çıkan 'vuuuu', 'fiyufitttt' gibi seslerden ve bu seslerin düzeyinden anlıyorum ki o adam Danny Cavanagh. Ön gruplarıyla ilgili bir aksaklıktan bahsedip, kendisinin bizi eğlendireceğini söylüyor (ingilizce tabi). İlk şarkıya başladığında Sercan'a dönüp şarkı hakkında en iyi tahminimi yapıyor ve bilmişce "Lynyrd Skynyrd'dan bir şarkı galiba." diyorum. Danny'nin "So, so you think you can tell..." demesiyle "'Wish you were here' lan bu. Ühühü nasıl bilemedim lan?" şeklinde şarkının hüznüne de kapılarak ağlamaya başlıyorum. Yanağımda hissettiğim sıcak bir dokunuş üzerine başımı kaldırdığımda daha önce sigara satıldığını düşündüğüm standda gördüğüm 'afet' karşımda "Ağlama çocuk, ben senin göz yaşlarına kıyamam."; diyerek beni avutmaya çalışıyor. Gözlerime inanamıyor ve filmlerden gördüğüm üzere ellerimi yumruk yaparak gözlerimi ovuşturma suretiyle bu olayın gerçekliğini test etmeye koyuluyorum, ancak gözlüklü bir şahıs olduğum için gözlüklerimin bok olmasından başka bir sonuç elde edemiyorum. Gözlüklerimi temizledikten sonra sigara standına bakıp 'afet'i orada gördükten sonra "Hmm" diyerek Danny'yi izlemeye koyuluyorum. Danny müthiş bir müzisyen, tek başına muhteşem bir performans sergiliyor. 2 adet Anathema şarkısı çaldıktan sonra 'Wasted Years' çalmaya başlayınca iyice mutlu oluyorum. Arkamdaki Iron Maiden t-shirtlü abinin şarkıya eşlik etmesi hoşuma gidiyor ve dönüp 'takdir' dolu bakışlar atıyorum abiye, abi korkup sesini kesiyor. Daha sonra abinin Bulgaristan'dan geldiğini öğrenince Bulgaristan'da bu bakışın 'BSAMK!' manasına geldiği çıkarımını yapıyorum. Wasted yearsdan sonra 'Stairway to Heaven' çalarak gönlümü iyice fetheden Danny birazdan 'ailesiyle' birlikte bizlerle olacağını söyleyerek sahneden ayrılıyor. Daha sonra kendimce oynadığım djin çaldığı şarkıları 'tahmin etmece' oyununa "Deep Purple - Perfect Strangers, AC/DC- T.N.T." gibi cevaplarımı Sercan'a söyleyerek onu da dahil etmeye çalışıyorum, Sercan'dan umduğum tepkiyi alamayınca boynumu büküp "Beastie Boys mu acaba bu?" diyerek anlamsız oyunuma devam ediyorum.
Ben hala son şarkıyı çıkarmaya çalışırken bir öncekinden 3-4 kat yüksek 'vuuuu', ' fiyufitt' ve ek olarak 'gwarrrrghhhhhh!!' şeklinde çıkan mal ergen seslerinden sahneye Vincent ve 'diğer elemanlar'ın çıktığını anlıyorum. Konser başlıyor, şarkıları pek bilmediğimden sert bir ton duyunca kafa sallıyor, yumuşak bir ton duyduğumda sağa sola hafifçe sallanıyorum, arada bir insanları gözlemleyip tespit yaparak eğleniyorum. İlk tespitim mekanda çok fazla 'hoş' kızın olması, yine sap olmamı bir sorunsal haline getirip bir süre kendime sinirlenmeme neden olduktan sonra alkol almış, mallaşmış ergenler gözüme takılıyor. Bu ergenler aynı zamanda "gwarrgghhh!!" diye sesler çıkarıp gizlice sigarada içiyorlar, 'beslenir lan bunlar' diye düşündükten sonra, Sercan'ın ters bakışlarına "Abi rahatsız oluyosanız söndürebilirim." sözleriyle karşılık vererek sempatimizi kazanan ergene yıldızlı pekiyi vererek konseri izlemeye devam ediyoruz. Arada bir ortamla en ufak alakası olmayan bir amcayla göz göze geliyorum, bu amca kızı olduğunu düşündüğüm bir 'bağyanı' arkasında durmak suretiyle koruma altına almış bir yandan da benim gibi potansiyel tacizcilere bakışlarıyla gözdağı veriyor. Bir saniyelik bu bakışmadan çıkardığım sonuçlara sinirleniyor ve önüme dönüyorum.
Konserin sonlarında 2 adet ne olduklarını anlayamadığım amca önümüze geçiyor, önyargıyla adamların tacizci veya yan kesici olduklarını düşünüp dikkaytle hareketlerini gözlemliyorum. Bu amcalardan birinin facebookta gördüğüm 90'lı yıllarda İran'da bir evde geçen 'break dans' partisinin baş rolüne çok benzemesi dikkatimden kaçmıyor. Bu amcamın konserle alakası yok, ellerini birleştirip 'şükran' hareketi yaparak etrafa korku salıyor, diğer amcam \m/ işaretini tam beceremese de \\n/ şeklinde yaparak konuyla ilgili biraz bilgi sahibi olduğunu belli ediyor. Bu sırada '\\n/' amca etten kalkanı defederek 'bağyanın' arkasına geçiyor, az önce bana ahkam kesen etten kalkan pısıp kalıyor. Amcam baya tacizci gibi 'bağyanın' arkasında bir takım aksiyonlara başlıyor, geçmişte otobüste şahit olduğum ve tepkisiz kaldığım bir taciz olayının bu kez yaşanmaması için yumruklarımı 'Bronson' tarzı sıkmış en ufak bir temasda dalacak şekilde bekliyorum. Taciz maciz olmuyor, kız etten kalkanı arkasına tekrar alıyor, amcamlar \\n/ ve şükran hareketleri eşliğinde gözden kayboluyorlar. Konser bitiyor. Spontane olarak bir harekette bulunmanın üzerine, güzel bir konseri cila çekmiş olarak yurda dönüyoruz.
Şükran abi |
Bronson Tarzı Yumruk |
Biterken dinlet: The Alan Parsons Project - The Eagle Will Rise Again
Yorum Gönder